16 Aralık 2005
Merhaba Arkadaşlar,
Yönetmeliğin nüfus cüzdanlarına
ilişkin kısmı tartışılırken Sayın Cengiz Şahin listeye gönderdiği son
iletisinde şöyle bir ifade kullanmıştı:
“Elbette ki, Sayın Çağrı Doğan ve saz
arkadaşlarının yaptıkları demagojinin tam kendisidir. Bu yaptıklarının demagoji
olduğunu yüce Türk Adaleti bir tokat gibi yüzlerine vuracaktır.”
Çok düzeysiz bir ifade olduğunu
söyleyerek başlamak istiyorum söze. Ayrıca, bu ifadesiyle Sayın Şahin adeta
kendisini davayı gören yargıcın yerine koyarak yargıyı da asan bir
değerlendirme yapmaktadır. Davanın tokat atmayı gerektirecek bir yönü
olmadığına göre böyle bir arzu olsa olsa bunu böyle bir üslupla söyleyen
kişinin içinde olabilir.
Sayın Şahin, yoksa sizin yargıya
müdahaleden anladığınız, sizin sevmediğiniz insanlar tartıştığı zaman gündeme
gelen bir konu mudur? Bu nasıl bir hukuk anlayışıdır? Üstelik imzanızdan ve
iletilerinizden anladığım kadarıyla siz de bir hukukçusunuz. –hatta yanlış
anımsamıyorsam 18 yıllık bir hukukçu olduğunuzu yazmıştınız bir iletinizde-
Dava sonuçlanıncaya kadar yorum yapmayacağınızı söylemişsiniz ama zaten çok
daha ötesinde bir tutum sergilediniz. Yaptığınız yargıya müdahalenin
daniskasıdır.
Yine Sayın Şahin’in son iletisinden
bir alıntı:
“Diğer yandan, şu kesinlikle çok iyi
bilinmelidir ki, özürlü haklarının geliştirilmesi ve özürlülerin yaşamlarının
kolaylaştırılması noktasında hiç bir marifet gösterememiş olan Çağrı Doğan ve
saz arkadaşlarının, bu marifetlerini özürlülerin yararına yapılanları yıkmaya
çalışma konusunda göstermiş olmalarını özürlü kamuoyu ve tarih asla
affetmeyecektir.”
Öncelikle, Çağrı Doğan ve Engin
Albayrak’ın sakat haklarının geliştirilmesi ve sakat bireylerin yaşamlarının
kolaylaştırılması konusundaki çabalarının ne kadar içten ve gösterişten uzak
olduğunu onları tanıyanlar çok iyi bilmektedir. Ayrıca, Sayın Banu Sayın’ı
kişisel olarak tanımasam da imza konusunda listeye yazdıklarını anımsıyorum ve
sizin söylediğiniz gibi bir yaklaşım da anımsamıyorum. Ancak, anladığım
kadarıyla Sayın Şahin oldukça duygusal bir anında yazmış o satırları. Öyle ki,
eski Türk filmlerinde, karsısındaki sanığı ne pahasına olursa olsun mahkûm
etmeye çalışan bir savcının tavırlarını anımsatacak tutumlar sergiliyorsunuz.
Son olarak, Sayın Şahin sizden bunu
daha önce de rica etmiştim simdi de yineliyorum lütfen temsil edici bir üslup
kullanmayınız çünkü kendi adıma söylediklerinizin beni kesinlikle tem sil
etmediğini söylemek isterim. Hangi ifadenize dayanarak mı soyluyorum bunu?
Yukarıda sizin iletinizde yaptığım son alıntıda "özürlü kamuoyu asla
affetmeyecektir" diyorsunuz ona dayanıyorum. Ayrıca, tarih kimsenin
gözünün yasına bakmadan gördüklerini bir bir kaydediyor siz hiç merak etmeyin.
Ancak, kimin hakli, kimin haksiz olduğuna da bırakalım o karar versin?
Dava konusunda ise dediğiniz gibi,
konuya ilgi duyanlar gerekli açıklamaları yapıp görüşlerini dile getirdiler ama
bu konuda da kararı yargı verecek. Özetle, hiç kimsenin karalama kampanyalarına
girişmesi gerekmez!
Sevgiyle, Selen
Not: Ayrıca, kişisel saldırılar hep
imza konusu aracılığıyla gündeme getiriliyor. Herkes her konuda yazmak zorunda
mıdır? İmza konusunda görüş bildirmedi veya sizden farklı düşüncelere sahip
diye insanları aşağılama hakkını nasıl kendinizde bulabildiğinizi de merak
ettim. Yeri gelmişken söylemek isterim ki, ben de imza konusunda listeye
yazmıştım ancak, listede teknik bir sorun vardı ve yazdıklarım listeye
ulaşmadı. Böyle sorunlar da yaşanabiliyor. İnsanları suçlamak kolay. Zaten günümüzde
de böyle değil mi? İnsan ne yazık ki çok ucuz! "Sukut ikrardan
gelir!" diye bir söz vardır ya, iste o yüzden kaygı duydum sessiz
kalmaktan ve yazma gereği duydum.